<Muvahhidlerin Akidesi... Allah'ı Tanımak Ve Allah'a İman Etmek ...
Önderimiz Rasulullah (s.a.s.), Allah'ın ayetlerini düşünmemizi buyururken, O'nun Zatının nasıl olduğunu düşünmeyi yasaklamıştır... Çünkü insan buna güç yetire-mez. Allah'ın yaratmış olduğu şeyleri düşünerek Rabbimizin büyüklüğü, yüceliği anlaşılır, fakat Zatını düşünmek ve kavramak imkânsızdır...
İbn Abbas (r.anhuma)'nın rivayetiyle şöyle buyuruyor Rasulullah (s.a.s.):
"Herşeyi tefekkür edin. Fakat Allah'ın Zatı'nı acaba nasıldır diye düşünmeyin. Çünkü yedinci kat semadan Kürsî'ye kadar nurdan yedi bin perde vardır. O, bunun da , ötesindedir. [112]
İbn Abbas (r.anhuma)'dan. Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur: "Yaratıkları tefekkür edin. Fakat Yaratıcının Zatı'nı tefekkür etmeyin. Çünkü buna güç yetiremezsiniz." [113]
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
"Gözler, O'nu idrak edemez. O ise, bütün gözleri idrak eder. O, Lâtif olandır, haberdar olandır.[114]
Bu konuda, gerek cinlerden, gerekse insanlardan olan şeytanlar, muvahhid mü'minlere vesvese vermeye çalışırlar.Bu şeytanlar, Allah'ın Zatı konusunda muvahhid mü'minleri şübheye düşürmeye çaba harcarlar... Bu şeytanların vesveselerinden ve şübhe tuzaklarından nasıl kurtulacağımızı, biz muvahhid mü'minlerin muallimi ve önderi Rasulullah (s.a.s.) beyan buyurmuştur...
Enes b. Malik (r.a.)'m rivayetiyle şöyle buyurur
Rasulullah (s.a.s.):
"İnsanlar, birbirilerine bir takım sualler sormaktan asla vazgeçmey ec eklerdir.
Hatta:
Her şeyi yaratan Allah'dır, fakat Allah'ı kim yaratmıştır? diyecekler. [115]
Ebu Hüreyrc (r.a.)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"İnsanlar, birbirine sual sormakta devam edecekler.
Hatta şu da söylenecek:
Mahlukatı Allah yarattı, ya Allah'ı kim yarattı? İşte kim bu nev'îden bir şeye rastlarsa hemen: -Ben, Allah'a iman ettim, desin! [116] Ebu Hüreyre (r.a.)'dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden herhangi birinize şeytan gelir de: -Şunu böyle kim yarattı? (Şunu) böyle kim yarattı? En sonunda:
Rabbini kim yarattı? deyinceye kadar sorup vesvese verir.
Bundan dolayı şeytanın vesvesesi, Rabbinize kadar erişince, o vesveseli kişi hemen:
Eûzu billahi mine'ş-Şeytani'r-recîm, desin ve vesveseye son versin.[117]
Rabbimiz Alİah tarafından yalnız ve yalnız kendisini tanısın, ibadet ve itaat etsin diye yaratılan insan, [118]aym zamanda yine Rabbimiz Allah tarafından kendisinin "misak" ahdi alınmıştır. om İnsan, Rabbi Allah'a verdiği ahde şahid tutulmuş, kendisinin kul, Allah'ın Rabb olduğunu tasdik etmiştir...
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
"(Allah,) doğunun ve batının Rabbi'dir. O'ndan başka ilâh yoktur. Şu hâlde (yalnızca) O'nu vekil tut. [119]
"Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, bağışlayandır, esirgeyendir. [120]
Muvahhid mü'min müslümanlar, Allahjdan başka bir ilâhın, melik'in ve rabbin olmadığına, yegâne İlâh, Melik, Rabb ve Halik'in Allah olduğuna katıksız iman etmişlerdir. Egemenliğin tamamı kayıtsız ve şartsız Allah'ındır. [121] Rabbimiz Allah, göklerde de yalnız İlândır, yerde de yalnız İlâh'dır. [122]Gökteki egemenliğinin ortağı olmadığı gibi, yerdeki egemenliğinin de ortağı yoktur. Yerdeki egemenliği gasbedip Allah'ın hükümlerini geçersiz kılarak, hakim oldukları ülkelerde insanlar için nevalarından kanunlar koyup yönetenler tağutlardır. Tağutlar, göklerde de İlâh, yerde de İlâh olan Allah'ın, yerdeki egemenliğini gasbetmiş, Allah'ın yeryüzündeki insan kulları için koyduğu hükümleri tanımayıp bir yana bırakarak, insanları sevk ve idaresi için heva-u heveslerinden hükümler koymuş, bu hükümleri insanlara yaptırırken, Alİah"n hükümleriyle amel etmeyi yasaklayarak, Allah"n hükümleriyle amel edenleri cezalandırmışlardır...
Rabbimiz Allah, kendisine iman edilmesinin ilk şartı olarak, tağutu tanımayıp inkâr ederek red edilmesini emretmiştir. Kim ki, hak ve batıl, doğru ve yanlış, Tevhid ve Şirk, iman ve küfür birbirinden tamamen ayrılmış iken, tağutu tanımayıp redederek Allah'a iman ederse o, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmış, böylece kurtuluşa ermiştir. [123]
Böylece Tevhid ve İman konusunda iki tip insan ortaya çıkmıştır. İnsan, ya, Allah'a ve O'nun indirdiklerine iman etmiş, O'nu Tevhid ederek muvahhid mü'min olmuştur, ya da Allah'ı veya O'nun indirdiklerini inkâr etmiş, ya da hafife alarak itibar etmemiş olduğu için, veyahud Allah'ı Zatına ve sıfatlarına, kendisini veya bir başkasını ortak kılarak şirk koşmuş, böyle bir durum ile müşrik kâfir olmuştur.
Şehid imamımız îmanı Ebu Hanife (rh.a.), "El-Âlim Ve'1-Muteallim" adlı eserinde bu konuda şunları beyan eder:
"Şüphesiz ki, insanlar yüce Allah'ı bilme ve tasdik etmeleri ile mü'min, inkâr etmeleri sebebiyle de kâfir olurlar.[124]
"Şüphesiz ki, onların:
Allah, Rabbimizdir, dediklerini biliyorum. Oysa ki onlar, bununla da Allah'ı bilmiyorlar. Çünkü Allah:
"Onlara: 'Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye soracak olsan, 'Alİah' diyecekler. Sen de: 'Allah'a hamdolsun' de. Onların çoğu bilmezler." [125] buyurmaktadır.
Yani onların çoğu, anasından kör olarak doğan bir sabinin hiçbir şey bilmeksizin geceyi, gündüzü, sarıyı, siyahı söylemesi gibi bu sözü, gayr-ı şuurî olarak söyleyenler gibidir. Böylece kafirler, Allah'ın ismini mü'minlerden işitmişler. İşittiklerini de bilmeden söylemektedirler.
Bunun için Kur'an-ı Kerim'de
"Ahirete inanmayanların kalbleri, inkâr edicidir, kendileri de kibirlidir." [126] buyrulmuştur. [127]
"Kâfirlerin, küfrü ve inkârı bir ve fakat ibadetleri farklıdır.
Mesalâ, bir yahudî'ye kime ibadet ettiğini sorarsanız:
Allah'a ibadet ediyorum, der.
Allah'ı sorduğun zaman, O'na, beşer şeklinde yaratılmış olan oğlu Uzeyr olduğunu söyler. Bu durumda olan kimse, Allah'a iman etmiş olmaz.
Eğer bir Hristiyan'a, kime ibadet ettiğini sorsan:
Allah'a ibadet ediyorum, der.
Allah'ı sorduğunda, O'nun, İsa'nın cesedinde ve Meryem'in karnında gizlenen, bir yere sığan ve giren varlık olduğunu söyler. Bu durumda bulunan kimse ise, Allah'a iman etmiş olmaz.
Mecusî'ye de, kime ibadet ettiğini sorarsan, o da:
Allah'a ibadet ediyorum, diye cevap verir. Fakat Allah'ı sorduğun zaman, O'nun, ortağı, eşi ve çocuğu bulunan bir varlık olduğunu söyler.
Bu durumda olan bir kimse de, Allah'a iman etmiş olmaz.
Bütün bu kimselerin Allah'ı bilmemeleri ve inkârları
birdir. Vasıfları, sıfat ve ibadetleri çok ve değişiktir.
Meselâ, üç kişi var. Bunlardan biri, kendisinde, dünyada eşi bulunmayan bir beyaz inci mevcud olduğunu iddia ediyor. Daha sonra kara üzümün bir danesini çıkararak bunun, inci olduğuna yemin ediyor, diğerleri ile de bu konuda tartışmaya giriyor.
Bir başkası, kendisinde dünyada benzeri bulunmayan bir inci olduğunu iddia ederek bir ayva çıkarıyor ve bunun inci olduğuna yemin edip insanlarla münakaşaya giriyor. Üçüncüsü, eşsiz kıymetteki incinin kendisinde bulunduğunu iddia ederek, bir çamur parçası çıkarıyor ve bunun inci olduğu hususunda yemin ederek, başkalarıyla bahse giriyor.
Bu üç kişi, inciyi bilmedikleri konusunda birleşmişlerdir. Zira, sıfatları çok ve değişik olmasına rağmen, hiç biri inciyi bilmemektedirler. İşte böylece sen, onların tavsif ve ibadet ettiklerine, ibadet etmediğini bilirsin. Çünkü onlar, üç yahud iki ilâh tavsif ediyorlar, tavsif ettiklerine de ibadet ediyorlar.
Oysa ki sen, bir olan Allah'ı tavsif ediyorsun. O hâlde senin ibadet ettiğin mabudun, onların ibadet ettiklerinden başkadır. Onların mabudu da senin ibadet ettiğinden başkadır. Bunun için Kur'an'da:
"De ki: 'Ey kâfırler,ben, sizin taptıklarınıza tapmam, siz de benim taptığıma tapmazsınız. [128] buyrulmuştur.[129]
"Nimete küfür, kişinin nimetlerin Allah'dan olduğunu inkâr etmesidir. Eğer nimetlerden birini inkâr ve onun Allah'dan olmadığım iddia ederse, o kimse Allah katında kâfir olur. Böylece Allah karşısında kâfir olan, nimetlerini de inkâr eder.
Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerim'de:
"Onlar, Allah'ın nimetlerini itiraf ederler, sonra da inkâr ederler." [130] Yani kâfirler, gecenin gece, gündüzün de gündüz olduğunu bilirler. Sıhhat, zenginlik ve ulaştıkları rahat ve bolluğun nimet olduğunu itiraf ederler. Fakat onlar, asıl lütuf ve ihsan edici olan Allah'a değil, kendilerinin ibadet ettikleri şeye nisbet ederler. Bundan dolayı Allah, onların nimetlerini itiraf edip, sonra da onları inkâr ettiklerini ifade eder. Yani onlar, nimetlerin hiçbir benzeri olmayan Allah'dan olduğunu inkâr ederler. [131]
Kaynakça...:
[112] İmam Suyutî, Camiu's.Sağır Muhtasarı, c.2, sh. 229, Hds. 1796 (3345). Ebu'ş-şeyh el-lsbehânî'nin "Kitabu'l-Azame'den
[113] İmam Suyutî, A.g.e. c.2, sh.229, Hds. 1797 (3346). Ebu'ş- şeyh el-İsbehanî, "Kitabu'l-Azame"den. AHame Abdurrauf Münâvî (rh.a) bu hadislerin tahkikinde şunları kaydeder:
"Irakî, isnadının cidden zayıf olduğunu söylerken Heysemî de, senedinde metruk bir zat olduğunu beyan eder.
Sahavî:
Senedleri zayıftır, fakat hepsinin toplamı kuvvet kazandırıyor, demiştir."
Abdurrauf Münâvî, Feyzu'l-Kadir şerhu'l-Camiu's-Sağır, Beyrut (Dam'l-Marife), 1391/1972, 12. Baskı, c.3, sh. 264. Ayrıca bkz. Aclunî, Keşfu'1-Hafa, c.l, sh. 311, Hds. 1005.
[115] Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-İ'tisam bi'1-Kitabi Ve's-Sünneti, B.3, Hds, 27. Sahih-İ Müslim, Ritabu'1-İman, B. 60, Hds. 215-216.
[116] Sahih-i Müslim, Kitabu'1-İman, B. 60, Hds. 212.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu's-Sünnet, B.19, Hds. 4721.
İmam Nesâî, Habisler Işığında Günlük Hayat, c.2, sh. 112, Hds.
[117] Sahih-i Buhârî, Kitabu Bed'îL-Halk, B.ll, Hds. 83.
Sahih-i Müslim, Kitabu'1-İman, B. 60, Hds. 214. İmam Neseî A.g.e. C. 2, Sh. 112, Hds. 663.
[118] Bkz. Zariyat, 51/56.
[120] Müzemmil, 73/9. Ayrıca bkz. Hud, 11/14. Kasas, 28/70. Mü'min, 40/62 ve 65. Fatır, 35/3
[121] Bkz. Yusuf, 12/40 ve 67. En'am, 6/57 ve 62.
[122] Bkz. Zuhruf, 43/84.
[123] Bkz. Bakara, 2/256.
[124] Imam-ı Azam'ın Beş Eseri, sh. 38.
[129] A.g.e. sh. 39-40.
Not: şehid İmam (rh.a)'ın bu örneğinden hareketle zamam-mızdaki tağutî ve beşerî bütün ideolojiler ile düzenleri inceleyebiliriz... Sonuçta hepsinin Allah'ın hükümlerini reddetme yürürlüğe koymama ve yürürlüğe koymak isteyen muvahhid mü'minlere amansız karşı koyup mücadele ettiği görülecek tir... Hareketleri, birbirinden farkiı olsa da, özde birdirler... Hepsi şirk ve küfür üzere kurulmuşlardır...
--
Devam Edecek...
•█◄ ---------------------------------- --------------------------- ----------------- ►█•
Mail Kutunuza Ulaşan Maillerimi Kendi Adınız İle Ve Kaynaklarını Silmeden
Herhangi Bir Web Sitesinde Forum Sitelerinde Veya Blog Sayfasında Yayınlayabilirsiniz....
Alıntı Yapabilirsiniz Ve Mail Kişi Listenizdeki Kişileriniz İle Paylaşabilirsiniz.....
Maillerime Yanıtlarınızı Lütfen mustafa.duman.tr@gmail.com Adresine Yollayınız...
Tavsiye Web Siteleri...
http://mustafa-duman-tr.spaces.live.com/
http://www.ozelfm.net İstanbul 103,2
http://www.umutfm.com Niğde 98,0
http://radyoasya.com İstanbul 87.9
http://www.rahle.org
--
Web Sitemiz : http://www.haberonay.com
Bloglarımız : Hasan Ahmet Evliyaoğlu
http://tarihebakis.blogspot.com http://musallihaber.blogspot.com
http://haberonay.blogspot.com http://islamiegitimsart.blogspot.com
http://dusunceufuklarinda.blogcu.com
Not:Yazı ve Yorumlardan Gönderen Kişi Sorumludur!
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları
"Musalli Haber"
Namaz, eşyanın esaret isteğine karşı hürriyet ilanıdır!
Yorum Gönder